HATIRLA HAYAL ET -Şiirler, Denemeler, Hikâyeler-
Malazgirt-Dumlupınar ve Kültür
Malazgirt Anadolu’yu vatan yapmanın ilk adımı; Dumlupınar
Anadolu’nun asla verilmeyeceğinin son savaşıdır. Dumlupınar’dan
Cumhuriyet’e giderken unutulan Malazgirt’in yeni bir sistemin kuruluşunda
yeniden hatırlanmasının bir anlamı olmalı. Bu anlam
Malazgirt ruhunun, fikrinin Dumlupınar’da başlayan ‘Büyük Taarruz’
sonrasında ilan edilen Cumhuriyet ve kazanımlarına yeniden
aşılanarak Cumhuriyet’in 100. yılına yerli ve tutarlı bir anlayışla
taşınması çabasıdır. Malazgirt savaşındaki tüm etnik unsurların
birlikteliğinin Çanakkale ve Dumlupınar’da da olduğunun hatırlanmasıdır.
Bu yeni anlayış ve anlam sistemin kendi insanıyla barışmasının
da başlangıcı olacaktır.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Malazgirt “sadece bizim
hikâyemizin başladığı yer değil, aynı zamanda hiç sönmeyecek istiklal
ve istikbal ateşimizin kıyamete kadar yanacağının bir alamet-i
farikasıdır, (…) 2023 hedeflerimize ulaşmak demek gençlerimize
2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri büyük, güçlü,
müreffeh, itibarlı bir Türkiye’nin inşası demektir. Görüldüğü gibi
her şey zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Bu zincirden hangi
halkayı çıkartırsanız çıkartın, sadece Türk milletinin değil koskoca
bir medeniyetin geleceği tehlikeye düşecektir (…) Bin yıllık göz bebeğimiz
Anadolu’yu ne kadar güçlü tutarsak, gerisindeki medeniyeti
ve tarih birikimini de o derece güçlü tutmuş oluruz. Anadolu
bir benttir. Bu bent yıkılırsa, ne Orta Doğu, ne Afrika, ne Orta Asya,
ne Balkanlar, ne de Kafkaslar kalır” şeklinde belirlediği çerçeveden
hareketle bir şuur/bilinç inşasına ihtiyaç vardır. Meseleyi hamaset
Malazgirt-Dumlupınar ve Kültür
- 4 -
ve günü kurtarma heyecanının tesirinden kurtaracak ve “koskoca
bir medeniyet” fikrinin içini donatacak çabalara ihtiyaç var.
Malazgirt’i İbrahimî Millet fikri üzerinden okumak gerek.
Malazgirt’te tarafların yer alma biçimlerinin de yeni nesillere anlatılarak
Selçukluların öncülerinin 1018 yılında Van Gölü civarında görüldüklerini
ve 16 Ağustos 1064 tarihinde Ermenilerin önemli dinî
ve siyasi merkezi olan Ani şehrinin Selçuklular tarafından alınmasına
rağmen Ermenilerin Malazgirt’te Bizanslılarla birlikte Müslümanlara
karşı savaşmadıklarını; Bizans ordusunda Türk unsurların,
Alp Arslan’ın ordusunda da Kürt unsurların bulunduğunun bilinmesi
bu şuur/bilinç inşasında faydalı olacaktır.
Yahya Kemal “bir millet de kendine hayat bahşetmiş bir çığırdan
istikbale gider” der ve coğrafyanın vatan kılınması fikrini
Malazgirt’ten başlatır. Kafatasçı bakışı ortadan kaldırmaya yönelik
bu tavır ‘Süleymaniye’de Bayram Sabahı’ ve “Atik- Valde’den İnen
Sokakta” şiirlerinde görüldüğü üzere “kültürel”dir ve ümmetçi bakıştan
uzaktır. Tarih, coğrafya/vatan, mazi, gelenek, milliyet, dil ve
din kültürel sentezin birer parçası olarak bu fikri besler. Bu bir sentez
arayışıdır ve kendi içinde “öteki”yi barındırır. “Kutsal Tarih’e
Özlem” toplumun bir kesimini memnun ederken bir kısmını üzer
ve uzaklaştırır. Malazgirt’i bu anlayış ve kavrayışın dışına çıkararak
Dumlupınar fikri üzerinden cumhuriyetin yeniden tanımlanmasının
bir aracı yapmalıyız. “Şayet Malazgirt ruhunu yaşatmayı başaramazsak,
geçmişimizle birlikte geleceğimizi de kaybederiz”
Millet, vatan, medeniyet, tarih şuuru Mekke’nin Fethi’yle başlar.
Kudüs ve Kahire ile sürdürülen yolculuk vahiy 100 yaşındayken
İber Yarımadası/Endülüs’ün alınmasıyla Roma-Grek medeniyetinin
en büyük tehdidi olarak görülür. Suriye, Pers toprakları, Hint ve
Anadolu bu büyük inanç medeniyetinin birer parçası olurlar ve Malazgirt
İstanbul’un fethinin başladığı tarihtir; çünkü Roma-Bizans
ilk büyük yenilgi ile karşılaşmıştır. Bu okuma biçimi bizi yeniden
“koskoca medeniyet” kodlarımızla buluşturacak ve yeniden bir
kardeşlik iklimi şuuru inşa edecektir.
Haydar Ali Yıldız ve ekibi ile destek veren kurumların
Anadolu’nun vatan kılınması adımının atıldığı tarihe bigâne bir
toplumu, bu önemli tarih kesiti üzerine düşünmeye yöneltmiş olmaları
bile tek başına önemli ve değerli bir eylemdir. Bundan ötürü
emeği geçenlere teşekkür ederiz.
Malazgirt şuurunun inşa edilmesi çalışmalarının sürdürülmesi
elzemdir. Malazgirt’in sadece bir savaş ve zafer olmadığının, yeni
bir toprak parçasının daha kazanılması mütalaasının eksik kalacağının
da hatırlanması gerek. Öncelikle Malazgirt, Anadolu coğrafyasında
yaşayan ve yaşayacak nesillerin ortak bir ideal etrafında
birleşerek Roma’nın Doğu kapısı Bizans’ın kalelerini ve zihniyetini
yıkma girişimidir. Bu kalelerin taştan ve topraktan kaleler olmadıkları
şuuruyla. Anadolu, dünya medeniyet birikimiyle yoğrulan ve
kurulan insanlık anıtıdır. Bu şuurun yeniden inşası ve kültür kazanına
eklenmesi temennisiyle Bedir, Uhud, Mekke Fethi ile başlayan
Malazgirt-Dumlupınar şehitliğinde duaya duran ve her dem bu ideal
uğruna şehit olan yiğit kadın, erkek; genç ve yaşlı her vatandaşımızı
minnet, rahmet ve saygıyla selamlıyoruz.
TÜRKİYE DİL VE EDEBİYAT DERNEĞİ