Olağan Hikaye (23. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Eleştiri Cephesinde Değişen Bir Şey Yok
“Âdetimiz malûm. Bizde edebiyat ve sanat her yayın yılı başlangıcında şöyle bir kıpırdar yaza doğru sönükleşir. Ve âdet üzere her yayın yılı içinde bir veya birkaç defa tenkit ve münekkid noksanlığı üzerine ileri geri konuşulur... Tenkitçi yoktur ve lazımdır. Elbette lazımdır, bunun için edebi dergilerin çoğunu bir kere gözden geçirmek yeter. Yeni çıkan bir eser hakkında bir şeyler yazmak âdet olmuştur. Okuyun yazılanları gülersiniz. Bunlar bir takım kısa okuma notlarıdır. Yahut belli bir dostluğu veya tam tersine düşmanlığı çoğu zaman da körü körüne bir hayranlığı ifade ederler. Bunların tenkit olmadığında herkes mutabık. Peki tenkit ne?” Attilâ İlhan, 72 yıl önce Yeditepe Dergisi’nde bunları söylüyordu. Tanpınar’ın Ülkü Dergisi’nde artık eleştiri denince neredeyse direkt akla gelen “bize tenkit münekkitsiz geldi” demesinin üzerinden de 83 yıl geçti. Bugün de hâlâ kapanmayan bir mesele eleştiri yokluğu veya varlığı. Hani bir yara vardır, kabuk bağlamıştır ama eliniz bir şekilde oraya uzanır. Tam da böyle, tam kapanacak denildiği zaman da mutlaka bir el bu yaranın kabuğunu kaldırıyor, biraz kanatıyor, sonra bırakıyor, onun bıraktığı yerden de mutlaka bir başkası devam ediyor.
Eleştirmek sevilmemeyi daha baştan kabullenmek. 17. yy’da Samuel Butler karakter taslaklarında şöyle tarif ediyor onu: “Sözde görevinde çok serttir ve şöyle bağırır. ‘Doğru ya da yanlış. Yazanların vay haline!’ O bir tirandır ve bu yüzden kendi kuralları dışında hareket etmek zorunda değildir ve bu kuralların tartışılmasına tahammül edemez. Bir şeyi asla övmez, bir hata bulamadığında bir hata yaratır. Bütün yazarları küçümser. Becerisini göstermek için her zaman kitapların sakat ve hastalıklı kısımlarını bulur. Hiç de nazik olmayan bir okuyucudur, çünkü karşısına çıkma mutsuzluğunu yaşayan bütün yazarları mahkum eder. Yazarlar arkadaşlarına şikâyette bulunabilirler ama başvurabilecekleri bir merci yoktur. Eleştirmenin sözü kanundur.” Butler’in bu taslağı sanıyoruz ki eleştirmen mağduru yazarların çok hoşuna gidecektir. Sayımızın başyazısında biraz fazlaca alıntı yaptık lakin derdimizi sanırım böylece daha iyi söyledik. Hülasa, ne eleştiri, ne eleştirinin yokluğu ne eleştirmen profili, ne de onlardan nefret edenler için değişen bir şey yok. Edebiyat tarihinde eleştiri bir döngü. Biz de bu sayıda bunu bile bile, bir daha eleştiri meselesini gündemimize aldık. Keyifli okumalar...
Yunus Emre Özsaray