Dil ve Edebiyat (162. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
FUARLAR, YAZICILAR VE YAZARLAR
Üzeyir İlbak
Hayatı durma noktasına getiren salgının inişe geçtiği vakte erdik. Kültür,
sanat ve edebiyat dünyamız yeniden canlanmaya başladı. Malatya,
Erzurum, Kocaeli ve Sakarya kitap fuarlarında kitaplar, okurla
buluşturuldu. Garip tanıklıklar, serzenişler ve yakınmalar bize kadar ulaştı: Yıllardır
yazan ve zihin dünyamızı inandığımız değerler bakımından canlı tutmaya
ve her dem yazdıklarının sorumluluğunu taşıyan kalemlerin eserlerinin satıldığı
stantlarda imza günü için bekleyen yazarlar bir tek imza atamazken; kamuoyunda
bir karşılığı olmayan, Türkçe cümle kurmaktan aciz "sosyal medya mecralarında
kurdukları ilişkilerle ve birbirlerini takip ederek klişe cümlelerle" kollektif “kitap”
üretenlerin stantlarının önünde binlerce genç okur imza kuyruklarında nöbete durmuş.
Sosyal medya üzerinden meşhur olmuş Vatped (Wattpad) yazıcılarının yazdıklarının
bu düzeyde ilgiye mazhar olmalarının ve kuyrukta bekleyenlerin hangi
dürtü, sosyo-kültürel ve sosyo-politik sebeplerle böyle bir okur–yazar ilişkisi kurduklarının
incelenmesi gerekiyor. Nitelikli, edebî bir değer taşımayan, dil bakımından
zaaflarla örülü bu eserlerle dil daha da kötüleşme yolunda. Fiyat ortalamaları
da diğer eserlere göre daha yüksek olan bu çalışmalardan bir iki tanesini edinerek
okumaya çalıştım; maalesef beceremedim. Eflatun Cem Güney, Kemal Tuğcu ve
cenk hikâyeleri ile yetişen bizim neslin bu yazarlık (!) türünü anlaması pek mümkün
görünmüyor. Buna rağmen ilgili kurumların psikolog, pedagog ve sosyologlarla bu
vahim tabloyu araştırmasına ihtiyaç var.
On binlerce medya yazıcısının aklına geleni yazdığı ve denk geldiği yere
monte edilerek üretilen kitaplar sayıklama ve uğultudan ibaret. Genç masumiyetin
ayartıcı heyecanına sığınarak değerleri iğfal eden ve insan hayatına bir katkı
sağlamayan bu acayip sosyal medya iş birliğini çözümlemeye ihtiyaç var. Birilerinin
"ortaklaşa mesajlarla yazdığını" vehmettiği bu kitaplar birilerini ekonomik verilerle
ve poplaştırılmış şöhretle tatmin ederken dil, kültür ve edebiyatı da çer çöp
yığınına dönüştürüyor. Batı toplumlarının nesil tasnifi üzerinden meseleyi izah
kolaylığı, bir kaçış ve görmezden gelmedir. Hiçbirimizin böyle bir anlamsızlığa ve
aymazlığa göz yummaya hakkı yok. Tevarüs ettiğimiz inancın, medeniyetin, kültürün,
sanatın ve edebiyatın korunarak ve günün şartlarına uyarlanarak aktarılma
sorumluluğu bize ait. Bu aidiyet sorumluluğundan kaçmak kendimize ve gelecek
nesillere ihanettir.
Müstear isimlerle veya cari özenti ifadesiyle nikneyms nicknames -takma
isimler- ile insanların dâhil olduğu ve dilediğini yazdığı bu ortamdan neden rahatsız
olduğumuzu sorgulayanlar olabilir. Öncelikle hiçbir kurala, ahlâkî değere
tâbi olmayan sorumluluk sınırları belirsiz metinler doğal kirlilik üretirler.