Dil ve Edebiyat (124. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
'Hepimiz biriz, onlar biziz'
Üzeyir İlbak
Bir asır sonra Yeni Zelanda’da Bosnalı Sırp milliyetçisi
Gavrilo Princip'in eli yeniden harekete
geçti. Bosna Kasabı Ratko Mladiç’in yanı başında
duran neo-Nazi kulübü ve Ku Klux Klan’dan ilham
alan insan suretinde bir cani, insanlara ve insanlığa
tetik düşürdü. Aynı yöntemin bir diğer piyonu 11 Eylül
2001’de New York Dünya Ticaret Merkezi’nin “İkiz
Kuleler”ine yolcu dolu uçakla intihar dalışı yapan
Muhammed Atta isimli bir caniydi. Suriye’de insanlık
suçu işleyenlerle Krakov’da insanları fırında yakanlar
arasında bir fark var mıydı? İnsanlık için ölüm tarlaları
olarak ifade edilen toplama kamplarının mimarı
Nazilerle kardeş olanlar, Krakow yakınlarındaki Auschwitz-
Birkenau’da tarih olmadılar. Bu kamplarda
yakılanlar sadece Yahudiler değildi; Polonya ve Bulgaristan'dan
Hıristiyanlar, Kafkasya'dan ve Balkanlardan
da Müslümanlar yakıldı. Hitler özentisi ırkçı
paganlar Saraybosna’da, Miyanmar’da, Filistin’de,
Suriye’de, Almanya’da, Hollanda’da ve Yemen’de aramızda
nefes almaya devam ettiler.
Son olarak Yeni Zelanda’da bir Cuma vaktinde
ibadet etmek üzere toplanan yaşlı, genç, kadın-erkek
ve çocuk gözetmeksizin iki mabet önünde tetik
düşürdü, gayrı meşru zihniyetin çocuğu. İnsanlık
katledildi. Teröristin uzun süre çalışarak ve kaleme
ihanet ederek yazdığı mektup, gezdiği tarihi mekanlar,
katliam silahına uyguladığı semboller, vahşeti
canlı yayınlaması kendisi gibi düşünenlere bir
mesajdı. Meşru olmayan aygıtlarla “Meşhuriyet”
arayan terör, bir kadın yöneticinin ülkesinde yeniden
anlamlandırıldı. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda
Ardern "Hepimiz biriz, onlar biziz" ve “(Saldırgan)
bu terör eyleminden pek çok şey elde etmek istedi.
Bunlardan biri şöhretti. İşte bu yüzden asla adını
anmayacağım" diyerek liderlik, dayanışma, sevgi
ve sağlam bir kişiliğe sahip olmanın insanlık için ne
anlama geldiğini ABD başkanı başta olmak üzere
insanlığa, beyaz adamın ezberini bozarak öğretti.
İnsanlar, insanlık için kapkara bir leke olan olayı
daha konuşamadan, üzülemeden sosyal medya üzerinden
milyonlarca çoğaltılan vahşetin görüntülerini
izlemekten haz alarak insanlığın utancı oldular. Merhametten
iz taşımayanlar, cani ile aynı karede olduklarının
mesajından haz aldılar. İnsanlık merhameti,
vicdani birlikteliği, utancı ve üzüntüyü yitirdi. Sahi
üzüntü nedir? Üzüntü kalbin kırılma kapasitesidir ve
kalbiniz sadece et değilse oraya kabul ettiğinizce kırılabilir,
insanlık için tedirgin olur, acı çekersiniz. İnsanlar
ve insanlık adına bir derdiniz varsa, bir şeyleri
umursuyorsanız ve insanı, insanlığı, sevgiyi, kardeşliği,
barışı seviyorsanız; sevdiğinizce insansınız. İnsanla,
insanlık adına insani bir bağ kurabiliyorsanız ve bu
mesajı müdrik bir anlayışa ermişseniz üzülürsünüz.
“... eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanlığı
öldürmüş gibidir ve bir kimse bir hayat kurtarırsa bütün
insanlığı kurtarmış gibi olur. Gerçekten elçilerimiz,
onlara hakikatin bütün delilleri ile geldiler: ama, buna
rağmen, onların çoğu yeryüzünde her çeşit aşırılığa
meyletmeye devam etti” [Kuran:5/32].
Yeni Zelanda’daki olay üzülmek üzerine yeniden
düşünmemizi düşündürdü. İnsan ne için üzülmeli?
Aile bireyleri, ülkesi ve ülkesinin insanları için, toprağı,
biriktirdiği anıları, yol arkadaşı, dava arkadaşları
için üzülür. İnsan bazen hiç tanımadıkları için üzülür.
Kendi türünden bir varlık için üzülmeyen insan, insanlık
için yitiktir. Bosna’da toplu mezarlardan çıkarılan
her bir insanoğlu kalbimize bir hüzün ekti. Göz
yuman askerin ihmaliyle "Sırp Kasabı" tarafından
katledilen insanlıktı. Tanımadığımız o insanlar alçaklığa,
adaletsizliğe ve zulme maruz kaldılar. Masum
insanlar ve insanlık için üzüldük. Suriye’de yaşanan
insanlık dramında din, dil, etnik aidiyet, mezhep ve
meşrep gözetmeden insanlara insanlık kapısı olduk.
Yezidi, Arap, Kürt, Türkmen, Müslüman, Hıristiyan
diye tasnif etmedik insanı. Toprağımızı ve aşımızı
paylaştık onlarla. Okullarda çocukları çocuklarımızla
oturdu. Onlar biz, biz onlar olduk. Çanakkale’de niçin
bulunduklarını bilmeyen ülkenin çocuklarının torunu
bir kadın, bize ve tüm insanlığa 'Hepimiz biriz, onlar
biziz' dedi. İnsana, insanlığın kıymetini bilmeyi öğretti.
Acının dili, dini ve rengi olmadığını hatırlattı.
Teröristin ismini anmayacağını ilan ederek onu
‘hiç’liğe mahkûm etti..
Teröre, zulme, etnik ötekileştirmeye, dini retçiliğe,
dindarlıkta yobazlaşmaya-yozlaşmaya ve bu
gerekçelerle insanı; insanlıktan, inançtan ve etnik
aidiyet üzerinden ötekileştirmeye hayır diyebilen
insana selam olsun.